Cennet yollarının, ne kadar nadide altın işlemelerle süslendiğine bak.
أنظر إلى تلك الأرضية التي من الجنة إنها مدعمة بذهب وفضةلامعين
Yakındaki binaları da sarsan, ufak, parlak, gümüşümsü bir ışık. Her ne çarptıysa, çarpmadan sonra havada görülen iki uçakla bağlantılı olabilir.
وفي وزارة الدفاع الأمريكية وميض فضىلامع صغير جدا، يهز البنايات القريبة
Demek ki tüm bu doğaüstü ölümler için de küçük bir umut ışığı var.
حسنا, هناك هناك قطعة واحدة صغيرة من بطانة فضيةلامعة لكل هذه المذابح الخارقة
Jet yakıtının yanması, ikiz kulelere çarpan uçaklar parlak sarıydı.
وكل الشهود وصفوا بريق لامعفضى
İtiraf ediyorum, ben senin gümüş zırhlı yakışıklı prensinim.
وسوف أبدو كفارس لامع بدرع فضّي
Beni, Piskopos'un tanıştırmasını bekliyordum ama eminim yakında gelir.
خصوصا مع شعرك الفضي والعيون الزقاء اللامعه,وصوت الويسكي فيه
O beyaz yeleler, parlayan mavi gözler ve iç gıcıklayıcı sesiniz... ...ile oldukça iyi bir paketsiniz.
خصوصا مع شعرك الفضي والعيون الزقاء اللامعه,وصوت الويسكي فيه انت لقطة فعلا
Bu demek ki bir Little ne durumda olursa olsun... ...ne kadar bozuk, ne kadar umutsuz... ...hala parlak tarafı görebilmeli.
ربما يكون شيء صغير ولكن يُمْكِنُك أَنْ تَنْظرَ إلى أيّ شيء. . . . . مهما كان كئيب، مهما كَانْ يائس. . . . . . وتظلَ ترى الجانبَ اللامعَ. البطانة الفضّية